Selöz köyü civarındaki Kalderek Deresi'nden çıkan "Beylik Suyu"nun kent merkezine taşındığı havza, kayalardaki oymalar, bent ve kemerleriyle dikkati çekiyor.
Kentte 19. yüzyılda önemli bir geçim kaynağı olan koza işletmelerinde ipek işlemede de yararlanılan kaynağın 1925 yılında döküm borularla taşınmaya başlanmasıyla antik su yolu işlevini yitirdi.
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi (BŞEÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Refik Arıkan, AA muhabirine, Selöz köyünün kent merkezine 5 kilometre uzaklıkta bulunduğunu söyledi.
Kalderek Deresi'nden sağlanan içme suyunun antik dönemde kayaların oyulması suretiyle şehir merkezine taşındığını tespit ettiklerini belirten Arıkan, şöyle konuştu:
"Burada Angelakoma adlı büyük bir antik kentten bahsediyoruz. Muhtemelen su kaynağı bu antik kente aitti. Sarnıçlar vasıtasıyla su çıkarılıyordu. Bölgede kurulan değirmenlerde atların sulanması da bu su bentleriyle yapılmaktaydı. Tamamen insan gücüne dayanan, makineleşmenin olmadığı o yıllarda, kayaları tıraşlamak ve içine bir su kanalı açmak gerçekten çok zor olmalı. Bu bize şunu hatırlatmalı; su, kolay elde ettiğimiz bir şey değil ve bugün de çok kolay tüketmemeliyiz. Antik çağlardan gelen gelenek günümüze kadar da devam etmiş. Burada 1925 yılında döşenmiş dökme borularla şehre modern dönemde de su taşındığını görüyoruz."
Arıkan, bölgedeki kalıntı ve yapıların, suyun ne kadar değerli olduğunu gösterdiğini vurguladı.
"Kente taşınan su, ipek üretimi ve işlemeciliğinde de kullanıldı"
Bilecik'in, Osmanlı döneminde halkın geçim kaynaklarından ipek üretimi ve işlemeciliğinin en önemli merkezlerinden bir olduğunu dile getiren Arıkan, "Bilecik'te koza tesisi var. Tesiste çok su lazımdı ve bu Beylik Suyu aynı zamanda o tesisinin işlemesi için de kullanıldı. Geçmişten günümüze kadar ulaşan bir kullanım alanı vardı suyun. Teraziyle getirilen su, kemerle karşıya geçirilmiş ve su kemerinin ne kadar eski olduğunu fosilleşmiş ağaçlardan, Roma harcından yapıldığını anlayabiliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Arıkan, Beylik Suyu Havzası'nda önemli mimari yapıların bulunduğunu aktardı.
Özellikle Kalderek Deresi üzerinde bulunan iki gözlü sivri kemerin dikkati çektiğine değinen Arıkan, "Bu kemerin, antik su kemerlerinden işleyiş bakımından da farklı olduğu görülmektedir. Üzerinde iki su yolunun olması ve ortasında da tarlalara giden insanların geçebilmesi için patika yol döşenmesi bu farklılıklardandır." dedi.
Doç. Dr. Arıkan, suyun tüm medeniyetler için gerekli ve değerli olduğunu belirtti.
Eski medeniyetlerin suyu elde etmek için büyük çabalar harcadığına işaret eden Arıkan, "Bugün evimizde açtığımız musluktan su geldiğinde çok kolaylıkla bunu tüketiyoruz ama eski dönemlerde, antik dönemlerde insanların suya ulaşması bu kadar kolay değildi." ifadesini kullandı.