Fahrettin Paşa;
Birleşik Arap Emirlikleri Dış İşleri bakanı Fahrettin Paşa hakkında asılsız mesnetsiz iddiada bulundu. Başta Cumhur Başkanımız olmak üzere Türkiye’den şiddetle tepki gösterildi. Gereken cevaplar verildi.
Bu vesile ile bazı hususlara madde madde işaret etmek istiyorum.
1- Olayın cereyan ettiği I. Dünya harbinde Medine’nin de içinde bulunduğu Arabistan Osmanlı toprağıydı. Fahrettin Paşa sevgili Peygamberimizin mezarının bulunduğu o kutsal toprakları korumak, kefereye çiğnetmemek için özveri ile İngilizlerle ve onlara yalaka lık yapan bazı Arap çetecilerle savaştı.
2-Muhtemel bir işgâl karşısında İngilizler tarafından talan edilmemeleri için 200 asker korumasında kutsal emanetleri İstanbul’a gönderdi.
3- Kutsal emanetlere gereken saygı, ihtimam gösterilmekte ve korunmaktadır. Orada 365 gün 24 saat aralıksız Kur’an okunmaktadır.
4-Bazı tarihi gerçekler ters yüz edilmektedir. Mekke’den Cidde’ye giden yolda. Cidde’ye girişte bir anıt vardır. Anıtın alt kısmında Arapça ve İngilizce yazılar bulunmaktadır. Arabistan’ın bağımsızlık mücadelesindeki katkılarından dolayı Lawrens’e teşekkür için dikilmiş bir anıttır. Lawrens Mülümanlığı yok etmek isteyen, Müslüman düşmanı bir İngiliz misyoneridir.
Arabistan Osmanlı tarafından savaşarak işgâl edilmedi.. 400 sene Araplar sömürülmedi. Osmanlı Mekke ve Medine’den her hangi bir ad altında vergi almadığı gibi hep veren olmuştur. Her yıl “Sürre Alayları” denilen yardım konvoylarıyla yardımlar yapmıştır.
Şu gerçekleri belgeleriyle bilmeyenlere ve maksatlı saptırmak isteyenlere göstermek, öğretmek için yazılar yazmak, broşürler dağıtmak, tv programları yapmak gerekir. Hatta bizde anıtlar dikmeliyiz. Osmanlı ordularla gidip Arabistan’ı idaresi altına almadı. Yavuz Sultan Selim Mısır’ı 1517 de aldığı zaman Mısır’da Çerkes Kölemen Devleti vardı. Müslüman bir devletti. Kutsal emanetler onlardaydı. Halife onlardaydı. Asrı Saadetten sonra Halifeliği babadan oğul a değil de seçimle onlar yapıyordu. Mekke’de Mascid-i Haram, Medine’de mescid-i Nebevi, Kudüs’te Mescid-i Aksa gibi İslâm’ın kutsal beldeleri onlardaydı. Nitekim Mekke ve Medine şerifleri mektup göndererek Yavuz’a Biat ettiklerini bildirmişlerdi. Bunun üzerine Yavuz; “Bundan sonra ben o kutsal yerlerin hâkimi değil, hâdimiyim” demiştir. Osmanlı o kutsal yerlerden alan değil veren olmuştur.
Hadim; Hizmetçi demektir.
Kısaca; Müslümanların ilk kıblesi Kudüs’ün Yahudiler tarafından işgâlinin gündemde olduğu şu günlerde, işgâlin haksız olduğunu şiddetle savunan Türkiye’ye karşı Arap ülkelerindeki bazı yöneticilerin hasımane tutumu çok ibret verici ve düşündürücüdür.
Onların bu aymaz vefasız tutumu yalnız Osmanlıya ve yalnız Türklere karşı değil İslâma da ihanettir.