Türkçemiz’de alçak gönüllülük olarak karşılığını bulan tevazu, kibirden ve kabalıktan uzak olma anlamına gelir. Büyüklük taslamak, insanları küçük görmek, başkalarını hiçe saymak tevazuun zıddıdır. Tevazu insanı yüceltir. Müslümanın Allah katındaki değerini artırır. Büyüklük taslamak da bir o kadar alçaltır insanı.
Kur’an-ı Kerim’de alçak gönüllülüğün yüceliği, kibrin ve böbürlenmenin insanı alçalttığı anlatılır: “ Rahmanın kulları yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil ve (kendini bilmez) kimseler onlara sataşırlarsa selam der (geçerler)”. (furkan. 63).
Bu ayette tevazu sahibi kullardan ‘Rahmanın kulları’ diye bahsedilmesi önemlidir. Zira alçakgönüllü kimseleri, Rahman sıfatını kullanarak, kulları olarak zikretmesi, Cenab-ı Hak’tan tevazu sahiplerine rahmeti ile muamele edeceği anlamına gelir. Zaten düşündüğümüzde secde etmek de insan için tevazu eğitimi sayılır. Dik başlılık kibrin alametidir. Şeytan’ın bir sıfatı olan kibri yok etmeye yöneliktir secde. Şeytan’ı lanetlik eden kibirlenerek secdeden kaçınmasıdır. Yüce yaratıcının huzurunda anlımızı yere koymamız, O- ‘nun Rablığını kabul ve ona ibadet anlamı kazandığı nispette, insana tevazu ve ağırbaşlılığı telkin eder. Namaz, oruç, zekat, hac ibadetleri özellikle insan nefsinin tahriklerini boşa çıkarmak, insanı haysiyet ve şerefine yakışır bir erdeme ulaştırmak ve onu Allah’ın Kur’an’da övdüğü insani güzelliklere eriştirmek temalarını ihtiva eder. Yani insan, namaz, oruç, hac ve zekat gibi ibadetlere devam ettikçe Allah katında yücelir, insanlara karşı tevazu artar. Zira bu ibadetler bir benlik eğitimidir. İnsanda var olan kibrin ifadesi ‘Ben’i eritir, gönül insanı yapar.
Allah Teala, ‘burnu havada’, ’yere bakmayan’ böbürlenerek, kibirlenerek dolaşan, katı kalpli, başkasını küçük gören, hep ‘ben’ diyenleri ve benlik sevdasında olanları şu ayetle uyarır: “Yer yüzünde böbürlenerek dolaşma çünkü sen, ne yeri yarabilir, ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.” (İsra, 37). Kur’an-ı Kerim’de Lokman aleyhisselam’ dan oğluna şu öğüdü nakledilir: “Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yer yüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş, kibirli kimseleri asla sevmez.” (Lokman, 18).
Bu konuda şair ne güzel demiş :
Semaya bakarsan direksiz durur
Boş yere eyleme kibirle gurur
Mevlam kibirliye silleyi vurur
Cemalin içinde Celal gizlidir.
Mevlam çekirdeğe orman gizlemiş,
Tahıl tanesine harman gizlemiş,
Sabır eyle dua eyle, şükür et,
Yılanın zehrinde derman gizlemiş.
İnsana yakışan alçakgönüllülüktür. Mevlana’nın dediği gibi; alçakgönüllülükte toprak gibi olmak gerek. Tevazu bir insani güzellik, kibir ise bir kemliktir. Bize düşen kem (kötü) olandan, en azından kendi kendimize öğüt ile uzak kalmak gerekir:
Katibi, yolunu erkanını güt,
Daima eksik etme kendiye öğüt,
Namı iyilikle anılan yiğit,
Dünyada kemliğe iyilik edendir.