ÜÇAYLAR VE HAYATA KATTIĞI DEĞER
Allah Teâlâ’nın yarattığı mübarek zaman dilimleri ve mekânlar vardır. Onlar hem sevap bakımından yüksek, hem de mü’min için Allah katındaki makamını yükseltmesi bakımından bir fırsattır. “Doğrusu Allah’a göre ayların sayısı, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına uygun olarak on ikidir; bunlardan dördü haram aylardır. İşte doğru olan hesap budur. O aylarda kendinize zulmetmeyiniz, müşrikler sizinle topyekûn savaştıkları gibi siz de onlarla topyekun savaşınız. Biliniz ki Allah buyruklarına karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.” (Tövbe,36). Bu ayet, Allah Teâlâ’nın dünyayı var ettiği günden beri senenin zaman itibariyle on ikiye bölünmüş olduğunu, bunlardan bazılarına da farklı manalar yüklendiğini anlatmaktadır. Senenin zaman itibariyle dilimlere ayrılmış olması ve dünyalık ve ahretlik olarak kazandırdıklarının farklı olması bakımından, hem toplum hayatı, hem insanların ibadet hayatını kolaylaştırması yönünde telkinlerde bulunmasının yanı sıra, konumuzla alakalı olmasa da toplumlar ve devletlerarası ilişkilerde sükûn ve sulhun hâkim olmasına yönelik hükümleri ihtiva etmektedir (Bakınız, DİB, Kur’an Yolu, c.3, sh. 36-38).
Buradan şunu söylemek gerekir ki, zaman olarak da mekân olarak da sahip olduğumuz değerlerin kazandırdığı sevap birbirinden farklıdır. Dinimiz bu farklılığın bilinmesini ve yapılanların ona göre farklı beklentilerle yapılmasını tavsiye ediyor. Zira fark ayırıcı bir özelliktir. İyi ile kötüyü, güzel ile çirkini ayıran özellik olduğu gibi, insan hayatının değerini artırma, bilme, anlama bakımından da bir ayırıcı unsurdur.
Farklı kıymetlerle yaratılan zamanlar da hayatı manalandırma bakınmadan önem arz eder. Sevap bakımından farklı olan zaman dilimleri, farklı iş, farklı şevk, farklı girişim, farklı bir arayış, farklı ruh hali demektir.
İbadetlerdeki yeni ve farklı zaman ve vakitlerde Rabbine yaklaşma yolunda kazandığı arayış ve heyecan, günlük yaşantıya yansıyacaktır. Böylece mü’minin ferdi, ailevi, toplum ve çalışma hayatındaki, hem yeknesaklık ortadan kalkmış olacak, hem de hayat canlılığı artmış olacaktır. Atıllık bitmiş, her gün yeni bir arayış içine girmiş olacaktır. Ümit yükselip, umutsuzluk bitecektir. Umutsuzluktan doğan bütün hastalıklara set çekilip, umutsuzluğun getirdiği bütün hayati olumsuzluklar silinecektir.
Ayrıca hayatta girişilen her iş yeni umutlar kazandırıyor, bir sonraki işin arayış heyecanı başlıyor. Böylece “O halde işini bitirince hemen kalk. Ve yalnız rabbine yönel” (İnşirah, 7-8) ayetinin telkin ettiği sırra erişiyor insan. Zamanın değerini yücelten dinimizin istediği boşa vakit harcamama alışkanlığını kazanış oluyor. Bir iş bitince hemen diğerine sarılıp, hem vakit kaybetmeme hem de çalışmaya olan ısıngınlığın sönmemesini sağlamış oluyor. Çalışma azmi artıyor, yapılan işe kalite geliyor, insan yaptığından mutmain oluyor. Çünkü yaptığının karşılığını alıyor. Hatta verimli zamanda daha çok kazanma sevincini yakalamış olma mutluluğu kazanıyor. Gününü birbirine denk geçirmemiş olmakla “İki günü birbirine eşit olan zarardadır” hadisini daha iyi anlamanın ve kavramanın heyecanını yaşıyor. Yüce Dinimizin Peygamberi’nin yaşantısının ve sözlerinin hayata ne büyük manalar kattığının bilincine varıyor. Yaratılan her şeyin; zamanın, mekânın, bütün canlıların, kazandırdığı dünyevi ve uhrevi şeyler bakımından insan merkezli olduğunu kavrayabiliyor. “Yeryüzünde ne varsa tamamını sizin için yaratan, sonra göğe yönelerek onları, yedi gök olarak tamamlayıp düzene koyan O’dur ve O, her şeyi hakkıyla bilmektedir” (Bakara,29). Her yaratılanın insan için var olduğu gerçeğini anlama bilincini yakamla neşesi hayata bağlılığını güçlendiriyor.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.